Laparoskopik Splenektomi (Kan Hastalıkları, Yaralanma Ve Tümörler)
Laparoskopik Splenektomi (Kan Hastalıkları, Yaralanma Ve Tümörler)
Laparoskopik splenektomi, bazı dalak hastalıklarının tedavisinde kullanılan önemli bir cerrahi yöntemdir. Miyeloproliferatif hastalıklar, İTP, hemolitik anemi, lenfoma ve dalakta yerleşen diğer rahatsızlıklarda bu yöntem tercih edilir. Geleneksel açık cerrahiye alternatif olarak geliştirilmiş, daha az invaziv bir işlemdir. Laparoskopik teknik, genel anestezi altında uygulanır ve yaklaşık 60 dakika sürer. Bu yöntem sayesinde hastalar, operasyon sonrası daha hızlı iyileşme sürecine girerler. Genellikle ameliyattan birkaç saat sonra sıvı gıda alımına başlayabilirler ve çoğu vakada birkaç gün içinde taburcu edilirler.
Ameliyat Öncesi Hazırlık Süreci
Laparoskopik splenektomi ameliyatına hazırlık süreci, hastaların sağlık durumunun detaylı bir şekilde değerlendirilmesini içerir. Ameliyat günü, hastalar genellikle 4-6 saat aç kalarak hastaneye yatırılır. Burada anestezi ekibi tarafından muayene edilir ve gerekli tetkikler yapılır. Hastanın önceden bilinen hastalıkları varsa, ilgili branş doktorları tarafından ek muayeneler yapılır.
Ameliyat öncesi hazırlığın önemli adımları şunlardır:
- Hematolojik sorunları olan hastalar için özel tedaviler uygulanır. Örneğin İTP hastalığı olanlar için trombosit sayısını artırmak amacıyla steroid ve immünoglobulin tedavisi uygulanabilir.
- Dalağın bağışıklık sistemi üzerindeki etkileri göz önünde bulundurularak, splenektomi sonrası riskleri azaltmak için aşılar yapılır. Özellikle Hemophilus influenza tip B, streptokok ve pnömokok aşıları, ameliyattan iki hafta önce yapılır. Eğer ameliyat acil şartlarda yapıldıysa aşılar, ameliyat sonrasında uygulanabilir.
Bu süreç, ameliyatın başarısını artırmak ve hastanın iyileşme sürecini hızlandırmak için kritik öneme sahiptir.
Ameliyat Öncesi İlaç Kullanımı
Laparoskopik splenektomi öncesinde ilaç kullanımı, hastaların sağlığı için kritik bir öneme sahiptir. Bu süreçte, doktorlar tarafından belirlenen özel bir ilaç rejimi uygulanır. Öncelikle, kan sulandırıcı ilaçlar kullanmakta olan hastalar için bu ilaçların ameliyattan önce kesilmesi gereklidir. Ancak, hastanın durumuna göre düşük molekül ağırlıklı heparin injeksiyonları devreye sokularak, kan sulandırıcı tedaviye devam edilir. Bu yöntem, ameliyat sonrası pulmoner emboli gibi riskleri de azaltır.
Hipertansiyon tedavisi gören hastalar da özel bir ilaç planına tabidir. Ameliyat günü sabahında, hastaların tansiyonlarını kontrol altında tutmak için yarım barsak su ile tansiyon ilaçlarını almalarına izin verilir. Bu uygulama, tansiyon seviyelerinin istikrarlı kalmasını sağlar ve ameliyat risklerini minimize eder.
Diyabet hastalarının ameliyat hazırlığı da farklılık gösterir:
- İnsülin kullanmayan Tip II diyabet hastaları, ameliyat sabahı kan şekeri düzenleyici haplarını almazlar.
- İnsülin kullanan Tip I veya insüline bağımlı Tip II diyabet hastaları için ise insülin dozları ameliyat sabahında yapılmaz. Hastanede kan şekeri takibi ve gerekli insülin dozu ayarlaması gerçekleştirilir.
Ameliyat öncesinde kullanılan diğer ilaçlarla ilgili kararlar ise cerrah tarafından değerlendirilerek hastalara bildirilir. Her hastanın durumu farklı olduğundan, bu ilaçların kesilip kesilmeyeceği bireysel olarak belirlenir. Bu süreçte, hastaların sağlığı ve ameliyatın başarısı için ilaç kullanımı büyük önem taşır.
Laparoskopik Splenektomi Kaç Kesi İle Yapılır?
Laparoskopik splenektomi, minimal invaziv bir cerrahi yöntem olarak tanımlanabilir. Bu ameliyat, genellikle üç kesi ile gerçekleştirilir. İki tanesi 5 mm ve bir tanesi 10 mm boyutundadır. Ancak, bazı durumlarda ek bir trokar girişi gerekebilir. Bu gibi durumlarda dördüncü bir port, 5, 10 ya da 12 mm boyunda ek kesilerle yerleştirilebilir.
Özel durumlar söz konusu olduğunda:
- Tek kesi ile ameliyat tercih eden hastalar için SILS yöntemi uygulanabilir.
- SILS, göbek düzeyinde 35 mm boyunda tek kesi ile yapılmaktadır.
- Bu yöntemde, teleskop ve diğer cerrahi aletler, karın içine özel bir aparat aracılığıyla yerleştirilir.
Bu teknikler, hastanın durumuna ve cerrahın tercihine göre belirlenir. Her iki yöntem de laparoskopik splenektominin etkinliğini artırmak ve hasta konforunu iyileştirmek için tasarlanmıştır.
Dalak Nasıl Çıkarılır?
Laparoskopik splenektomi işleminde, dalağın çıkarılması hassas bir süreci içerir. Bu süreç, dalağın kan akışını kontrol altına almakla başlar.
- İlk olarak, dalağın atardamarı ve toplardamarı, çeşitli teknolojik cihazlar kullanılarak kapatılır ve kesilir. Bu cihazlar arasında damar mühürleyiciler, damar klipleri, endoklipler ve endostapler bulunur.
- Daha sonra, dalak çevresindeki komşu organlarla olan bağlar, özel aletlerle dikkatlice kesilir. Bu aşamada diyafram, mide, kalın barsak ve böbrek gibi organlar göz önünde bulundurulur.
Dalak serbestleştirildikten sonra, laparoskopik ameliyatlar için tasarlanmış özel bir torbaya yerleştirilir. Bu torba, genellikle büyütülen kesilerden biri aracılığıyla karın dışına alınır. Laparoskopik splenektomi sırasında karşılaşılan en önemli zorluklardan biri, dalağın boyutudur.
Eğer dalak çok büyükse, küçük laparoskopik kesilerden biri genişletilerek organ çıkarılır. Bu durum, laparoskopinin genel avantajlarından bazılarını azaltabilir. Bu avantajlar arasında küçük kesiler sayesinde daha az ağrı, fıtık gelişimi riskinde azalma ve daha iyi estetik sonuçlar yer alır. Bu olumsuzlukları en aza indirmek için, bazen kasık kemiği üzerinde yatay bir kesi yapılır ve organ buradan çıkarılır.
Tek kesiden laparoskopik cerrahi (SILS) uygulandığında, ameliyatın bitiminde bu kesi genişletilerek dalak çıkarılır. Eğer dalağın histopatolojik incelemesi gerekmiyorsa, torbada küçük parçalara ayrılarak (marselasyon) kesi büyütülmeden de karın dışına alınabilir. Bu teknikler, laparoskopik splenektomi sürecinin önemli parçalarıdır ve hastanın iyileşme sürecine olumlu etkileri vardır.
Açık Ameliyata Dönülebilir mi?
Laparoskopik splenektomi, modern cerrahide sıkça tercih edilen bir yöntem olmasına rağmen, bazı durumlarda açık ameliyata geçiş gerekebilir. Bu geçiş, özellikle laparoskopik tekniklerle kontrol altına alınamayan kanamaların ortaya çıkması halinde zorunlu hale gelebilir. Ayrıca, ayırıcı tanı gerektiren bazı özel durumlar da açık cerrahiye geçişi mecbur kılar. Bu durumlarda, cerrah genellikle sol kaburga altından veya karın üst bölümünden bir kesim yaparak müdahaleyi sürdürür. Açık ameliyata geçişin gerektiği durumlar şunlardır:
- Kontrolü zor kanama
- Ayırıcı tanı gerektiren bulgular
Bu geçiş, hasta güvenliği ve ameliyatın başarısı için hayati önem taşır. Cerrahi ekip, her iki yöntemi de etkin bir şekilde uygulayabilmek için gerekli donanıma ve tecrübeye sahip olmalıdır. Bu esneklik, laparoskopik splenektominin karmaşık durumlarda bile güvenle uygulanabilmesini sağlar.
Laparoskopik Splenektomi Komplikasyonları
Laparoskopik splenektomi, dalak hastalıklarının tedavisinde etkili bir yöntem olmakla birlikte bazı riskleri de beraberinde getirir. Ancak bu riskler laparoskopi tecrübesi yeterli cerrahi ekiplerde açık standart splenektomiye göre daha yüksek oranda olmayıp, açık ameliyattaki risklerle benzerdir. Bu cerrahi işlemde en sık rastlanan komplikasyonlar şunlardır:
- Trokar girişi sırasında oluşabilecek organ hasarları.
- Kanama ve ameliyat alanında kan birikmesine yol açan hematom oluşumu.
- Mide, pankreas ve kalın barsak gibi komşu organlara zarar verme ihtimali.
- Pankreas fistülü gibi ciddi sağlık problemleri.
- Karın içi veya karın duvarında gelişebilecek infeksiyonlar.
- Portal veya splenik ven trombozu, derin ven trombozu ve pulmoner emboli gibi dolaşım sistemine ilişkin sorunlar.
- Anestezi ile ilgili komplikasyonlar.
- Uzun dönemde kesi yerlerinde fıtık gelişimi.
Laparoskopik splenektomi sonrasında komplikasyon olasılığı literatürde ortalama %5-6 olarak rapor edilmiştir. Bu komplikasyonlar arasında, genellikle daha hafif nitelikte olanlar ağırlıktadır. Öte yandan, splenektomi geçiren hastalarda, bazı kapsüllü bakterilerin neden olduğu ciddi infeksiyonlar meydana gelebilir. Bu infeksiyonlar yaşamı tehdit eden boyutlara ulaşabilir. Ancak, ameliyattan önce yapılan Hemophilus influenza tip B, streptokok ve pnömokok aşıları, bu riski önemli ölçüde azaltmaktadır. Hastaların bu aşıları belirli aralıklarla tekrarlamaları, özellikle de genellikle beş yılda bir yapılması, bu tehlikeyi minimuma indirir. Bu nedenle, laparoskopik splenektomi planlanan hastaların, ameliyat öncesi ve sonrası dönemde ayrıntılı bir sağlık değerlendirmesinden geçmeleri ve uzman hekimlerin önerilerine uymaları büyük önem taşır.
Ameliyat Sonrası İz Kalır mı?
Laparoskopik splenektomi sonrasında iz kalma durumu, insanların deri yapısına ve kullanılan cerrahi tekniklere bağlıdır. Bu tür ameliyatlar, genellikle minimal invaziv yöntemlerle gerçekleştirilir. Bu sayede,
- Daha küçük kesiler kullanılır,
- Daha ince dikiş materyalleri tercih edilir.
Böylelikle ameliyat izleri, geleneksel açık cerrahiye göre daha az belirgin olur. İyileşme süreci boyunca, cilt altında oluşan nedbe dokusu skar şeklinde dışa yansır. Bu izler, kişinin cilt yapısına göre değişkenlik gösterir. Estetik dikiş tekniklerinin kullanımı, skarın daha az belirgin olmasını sağlar. Ayrıca, ameliyat sonrası izlerin görünümü, kişinin genel sağlık durumu ve cilt bakımına verdiği önemle de doğrudan ilişkilidir. Sonuç olarak, laparoskopik splenektomide iz kalma riski düşüktür ve izler genellikle daha estetiktir.
DESC: Laparoskopik splenektomi, hızlı iyileşme sağlayan az invaziv bir dalak ameliyatıdır; miyeloproliferatif hastalıklar ve İTP için ideal.